İslam'ın Güneşi Batmadan! Güneş Batıdan Doğmaz!
Muhammed Bahaddin Doğan 20/06/2024
İslam'ın Güneşi Batmadan! Güneş Batıdan Doğmaz!
Gazze'deki insanlık dramına karşı Avrupa'da gösterilen tepkilerin "güneşin batıdan doğması" kıyamet alametiyle yanlış yorumlanması ele alınmaktadır. Bu yazı, hadislerin mecazi yorumlanmasının yanlışlığını vurgularken, Gazze'ye yönelik tepkilerin nedenlerini analiz ediyor. İslamî konuların yanlış yorumlanmaması gerektiği ve Gazze'deki mazlumların desteklenmesi gerektiği üzerinde duruluyor. Ayrıca, Avrupa'da yapılan protestoların ardındaki sosyo-politik dinamikler ve Müslüman toplulukların etkisi inceleniyor.
Bir Kıyamet Alameti Hadisi
Güneşin batıdan doğması hadisesi bir kıyamet alameti olarak hadislerde geçmektedir. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. Batıdan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak, daha önce inanmamış veya imanın şevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz." (Buhari, Rikak 39; İstiska 27; Zekat 9; Müslim, İman 248;(157); Ebu Davud, Melahim 12;(4312))
Hadiste de gördüğümüz gibi güneşin batıdan doğması bir kıyamet alameti olmasıyla birlikte fiziki bir olayın gerçekleşmesi şeklinde anlaşılmaktadır.
Konumuz kıyamet alametleri mi?
- Hayır!
Konumuz güneşin batıdan doğmasının fiziksel olarak gerçekleşmesini tartışmak mı?
- Hayır!
Peki konumuz ne?
Konumuz, Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşılık olarak Amerika’da ve Avrupa’da yapılan protesto gösterilerine karşılık “Güneş batıdan mı doğuyor?” söyleminin ortaya çıkması. Kıyamet alametlerinden biri olan bu hadiseyi fiziksel bir hadise değil de mecazi olarak batıdan güneşin doğmasını, Avrupa’nın bu konuda duyar göstermesi ve bazı insanların Gazze’de yaşananlar neticesinde Müslüman olmasına bağlıyorlar.
Bu yorum çok yanlış bir yorum. Maalesef birçok konuda olduğu gibi İslami konularda da amiyane tabirle “edebiyat yapma” konusu gündeme geliyor. Kıyamet alametlerinden biri ve fiziksel olarak gerçekleşecek olan güneşin batıdan doğması hadisesini mecazi yorumlamayla bugün konuyu anlamından koparmak hiç doğru bir yaklaşım değil. Zira İslami bir konu olması ve bir hadisle de açık bir şekilde ifade edilmesi başka bir yorumlama yapmaya gerek duymayacak derecededir. Başka bir anlam arayışına ve yoruma gerek olmayan bir husustur. Bu mecazi yorumlama sebebiyle konuyla alakası olmayan bir takım aymaz asıl anlamından kopartılarak yapılan “edebiyat” üzerinden İslam’a ve İslami değerlere hakaret eden yazılar kalem almışlar. Sonuç olarak “Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz…” hadisinin gereğince bu hadise kıyamet vaktinin yaklaştığını haber veren fiziksel bir hadisedir. Mecazi bir yorumlama yapılmasına gerek olmadığını düşünüyoruz. Zira konu bağlamından kopmuş oluyor.
Diğer bir hususa gelecek olursak, bu mecazi yorumlamaya sebep olan hadiseler nelerdi? Buna bir göz atmamız gerekiyor.
Gazze’deki İnsanlık Dramına Karşı Gösterilen Tepkiler
7 Ekim’de başlayan İsrail’in Gazze’ye olan saldırıları üzerine ilk günlerde beklenilen tepkiler gelmese de gün geçtikçe tepkilerin arttığını ve tüm dünyada bu konu hakkında seslerin yükseldiğini görüyoruz. Tepkilerin yükselmeye başladığı ilk günden itibaren özellikle ülkemizde bir eleştiri furyası ortaya çıktı. “İslam ülkelerinden ses seda yok. Avrupa’ya bak nasılda tepki gösteriyorlar” minvalinde bir söylem geliştirdiler. Hatta çok talihsiz söylemlere kadar gittiler. “İslam, mevcut insan bakiyesinden memnun değil!” gibi saçma sapan bir safsatayı dile getirenler dahi oldu.
Dünya’nın çeşitli yerlerinde özellikle de Avrupa’da, Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşı göstermiş oldukları çarpıcı ve dikkat çekici tepkilerin altında yatan bazı sebepleri şu şekilde ele alabiliriz.
- Dünya’da ve özellikle Avrupa’da aşırı sağcılık yükselişte. Bununla birlikte aşırı sağa karşılık sol da kendi tepkisini ortaya koymaya çalışıyor. Gazze mevzusunda da bu sol grupların tepkileri görülüyor. Ki 80’li 90’lı yıllarda özellikle dünyanın sosyalizm ve komünizm etkisinde olduğu dönemlerde sosyalist gruplar Filistin’in kurtuluşu için fiziki olarak da mücadele etmişlerdir.
- Bugün ortaya konan eylemlerde sol grupların etkisi olmadığı düşünülemez. Sol grupların bu alanda etkili olmasının temel sebebi “eylem kültürü”ne sahip olmaları. Bu sebeple çok çeşitli eylemler ortaya koyup dikkat çekebiliyorlar.
- Gazze tüm Dünya’ya şunu gösterdi. İşgal edilen ve edilmeye çalışılanın sadece Gazze olmadığını gözler önüne serdi. İnsanlar artık buna isyan etmeye başladı ve İsrail’in tahakkümünden kurtulmak istiyorlar. Bu sebeple Gazze’de yaşanan insanlık dramına bu açıdan da bir tepki gösteriyorlar.
- Antisemitizm de bu hususlar arasında. Her ne kadar İsrail bu konu üzerinde algı oluştursa da çeşitli grupların bu yönde söylemleri oluyor. Tarih boyunca Hristiyanlar özellikle Katoliklerle Yahudiler arasında her zaman bir çekişme olmuştur. Osmanlı Devleti İspanya’dan Müslümanları kurtarırken Yahudileri de kurtarmıştır. Katolik İspanya, Müslümanlara olduğu gibi Yahudilere de zulmediyor ve onları topraklarından atmak istiyordu. Tarihlerinde böyle bir tavra sahip olan İspanya, bugün Filistin için Gazze için bir şeyler yapması ne kadar samimi gelebilir? Tabi ki kalplerini bilemeyiz. Ancak tarih bize bazı ipuçları verir. Bir kıtayı, bir medeniyeti, bir ırkı yok etmeye çalışan bir millet aklı bugün çok değişir mi? Soru işareti!
- İdeolojik olarak, siyaseten çıkarları olan farklı grupların İsrail’e karşı tutumlarını göstermek açısından İsrail karşıtı gösterilerde müdahil olduklarını söylemek yanlış olmaz. Örneğin İngilizler Doğu Türkistan hakkında Çin’e uyarıda bulunmuştu. İngilizlerin Müslümanların yahut herhangi bir mazlumun derdine düştüğünü gördünüz mü? Bir benzerini siyasi çıkarlar sebebiyle İsrail karşıtı bir devlet yapabilir.
- Kanaatimce Avrupa’daki eylemlerin başat rolünü Avrupa’da yaşayan Müslümanlar ve mülteci olarak Avrupa’ya giden Müslümanlar oluşturuyor. Zira nüfus ve etki alanı olarak Müslümanlar Avrupa’da gerçekten önemli bir yer almaya başladılar. Bu da bugün İsrail’e gösterilen tepkilerde etkisini gösteriyor.
- Son olarak da tabi ki insanlık dramına sessiz kalamayan vicdan sahibi tüm insanların tepkileri bu tarz eylemlerle gözler önüne seriliyor. İçlerinden bazılarına ise hidayet de nasip oluyor. Her ne kadar Gazzeli kardeşlerimize üzülsek de hidayet nasip olmuş bizlerin kardeşleri olan bu insanlar da bizi sevindiriyor.
Maddeler halinde değindiğimiz tüm bu hususları dikkate aldığımızda “Güneş batıdan bu şekilde mi doğacak acaba” sorusunu sormanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Zira Avrupa’da gösterilmiş olan hassasiyetin sebepleri ortada. Bu söylemi ifade etmek İslami bir hassasiyet ölçüsüyle gerçekleşebilir. Ancak yukarıda ifade ettiğimiz hususlarda görüldüğü üzere İslami hassasiyetlerle bağdaştıracağımız noktalar bu söylemi geliştirecek derecede değiller. Kendi çıkarları için hareket edenler, Sosyalistler -ki genellikle kendilerini ateist olarak tanımlarlar-, Aşırı gruplar, Antisemitizm söylemleri geliştirenler… bunların İslami hassasiyetlere sahip olduğunu nasıl ifade edebiliriz.
Son Bir Söz
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; yazının da başlığı olan “İslam’ın güneşi batmadan güneş batıdan doğmaz.” Bir kıyamet alameti olan “Güneşin batıdan doğması” ancak yine kıyamet alametlerinden birisi olan İslam’ın nurunun sönmesi, güneşinin batması sebebiyle gerçekleşecektir. Zira kıyamet kafirler üzerine kopacak.
Son bir cümle olarak şunu belirtmek isterim. Lütfen İslami hususları, konuları ve olayları sulandırmayalım. “Edebiyat yapma” seviyelerine indirmeyelim. Çünkü bu tip şeylerle son zamanlarda çok karşılaşır olduk.
Rabbim başta Gazzeli kardeşlerimiz olmak üzere tüm mazlum kardeşlerimizi zalimin zulmünden kurtarsın…
Yorumlar (0)
Yorum Ekle