Dert Bir Değil Ki Ağlayasın!
Muhammed Bahaddin Doğan 31/05/2024
Dert Bir Değil Ki Ağlayasın!
Gençlerin inanç krizini ve İslam'ı bilinçli yaşamanın önemini ele alan yazımız, ailelerin ve toplumun gençlere doğru yaklaşımıyla ilgili çözüm önerileri sunuyor. Hakikat arayışı, tahkik süreci ve umut verici örneklerle dolu bu yazıyı okuyarak geleceğe dair umutlarınızı tazeleyin.
Giriş
Bir önceki yazıda ifade ettiğim “ne olacak bu gençlerin hali” söyleminden devam etmek istiyorum. Ancak bu sefer başka bir noktadan konuyu ele almaya çalışacağım.
İnanç Krizi ve Gençler
En çok dert yandığımız husus, son dönemde önü alınamaz şekilde çoğalan inanç konusunda oldu. Ancak güzel dönüşlerde yaşanmıyor değil. Aslında bu probleme geniş çerçeveden bakacak olursak, yaşanan inanç krizi tüm dünyada etkisini gösteriyor. Ehli kitaba yani Hristiyan veya Yahudi inancına sahip insanlar özellikle de gençler ateist, deist ve agnostik oluyorlar. Eğer bu tercihlerinden temelinde bir gerçeklik yoksa çevresinin etkisiyle bir şekilde bu inançsızlık çukuruna düşmüş oluyorlar. Bazıları ise hakikat arayışı içerisinde olup bu çıkmaz sokağa girebiliyorlar ne yazık ki!
Hakikat Arayışı ve İslam'la Karşılaşma
Hakikat arayışı onların bir şekilde İslam’la karşılaşmalarını sağlıyor. Kısacası Hristiyan veya Yahudi bir ailede yetişmiş bir genç sorgulama ve arayış içerisinde çıktığı yolculukta ateizm ve türlerine kendini kaptırırken, arayışını hakikat tarafına yönlendirince ister istemez İslam’la karşılaşıyor. Hakikat onların İslam’la müşerref olmalarına vesile oluyor.
Müslüman Gençler ve İnançsızlık Girdabı
Ancak bu denklem ülkemiz gençlerinde maalesef çok farklı şekilde gerçekleşiyor. Müslüman bir ailede yetişmiş olan kardeşlerimiz, inanç sorgulamaları ve içine düşmüş olduğu boşluk hissi neticesinde zihinleri, isteyerek veyahut dış etkenlerden etkilenerek inançsızlık girdabına dalıyorlar. Tam bu sırada neden böyle bir sorgulama ve arayış içinde olduklarına dair bir iki kelam edelim istiyorum.
Taklit ve Tahkik Süreci
Aslında her Müslüman ferdin dert etmesi gereken bir hususa değineceğim. Müslüman olarak doğuşumuzun ardında İslam’ı iyi bir şekilde anlamak ve yaşamak adına taklit ederek başlarız. Bir bebeğin gelişimine benzetebiliriz bu durumu. Taklit konusunu ve bunu biraz irdelememiz gerekiyor. Bebekler gelişimleri ve büyümeleri sürecine aslında taklit ederek başlarlar. Bebeklikten çocukluğa ve ergenliğe kadar bu süreç devam eder. Algı dünyaları oluştukça taklit yerini idrak etmeye bırakır. Ergenliğe giren genç birçok şeyin farkına varır ve kendi karar verme ve uygulama sürecini başlatır.
Ailelerin Rolü ve Sorumlulukları
En temel kavrama biçimi olan taklit, İslam’ı yaşamak adına da giriş mahiyetindedir. İşte tam burada ailelerimiz bu taklitten tahkik noktasına geçişi sağlamadığında ve evlatlarıyla da sağlıklı bir iletişim kuramadığında, onları rahatsız edecek tavırlarla gençleri zorlayarak veya sıkarak İslam’dan uzaklaştırmış oluyorlar maalesef. Namaz kıl, oruç tut, onu yap bunu yapma gibi birçok söylemde bulunarak ve yanlış yaklaşım ve yönlendirmelerle onların dinden soğumalarına sebep oluyorlar.
Gençlere Yaklaşım ve İslam'ı Anlatma
“Dinde zorlama yoktur.” cümlesine bağlamayacağım bu konuyu zira eğer Müslümansa ve buluğ çağına gelmiş her Müslümanın sorumluluğu ve zorunluluğu vardır. Ancak onları yönlendirme, anlatma ve gereklilikleri hatırlatma noktasında gençlere yaklaşmanın da bir usulü ve düsturu da vardır. Bunu bilmek ve ona göre hareket etmek gerekir. Konuyu toparlayacak olursak, ailede özellikle ebeveynler İslam’ı yaşama noktasında taklitten tahkike geçmediyse evlatlarına İslam’ı anlatmak ve ibadetlerini yerine getirme hususunda onları uyarmak isterken çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Evlatlarımız da böyle bir duruma maruz kalınca bu inançsızlık girdabına kapılabiliyorlar.
Hocalar ve Dış Etkenler
Ufak bir not buraya ekleyelim. İslam’ı anlatan hocalarımız için de aslında bu durum geçerlidir. Ki bu konu başka bir yazısının konusu olmaya adaydır. Ayrıca özellikle gençlerin bu duruma düşmesi için çaba gösterilen dış etkenlerin mevcudiyetini de yadsıyamayız. Aynı şekilde bu da başka bir yazı konusu olmakla birlikte iyi bir çalışma ve raporlama yapılması gereken bir konudur.
İnancımızı Güçlendirmek
Buraya kadar içimizi karartacak ve canımızı sıkacak konulardan çokça bahsettik. Şimdi biraz da içimizi ferahlatacak bir cümleyle devam edelim. Bakara suresi 216. Ayeti, “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Şimdi de ayetin ışığında bu konuya yeni bir bakış açısı getirelim.
Evet, yukarıda bahsettiklerimiz gerçekten çok rahatsız edici ve üzücü konular. Gençlerimizi inançsızlık bataklığına saplanmış halde görüyoruz. Ne yapsak da kurtarsak diye düşünüyoruz. Bu durumu bir bela bir şer olarak görüyoruz. Ayeti daha bilinen şu anlamıyla bir daha hatırlayalım. “Sizin şer bildikleriniz de hayır, hayır bildikleriniz de şer vardır.” Şer olarak bildiğimiz bu durumda inşallah bizim ve gençlerimiz için hayır vardır. Hayat adına anlam ve hakikat arayışları onları doğru yola sevk edecektir. Bu arayışın sonucunda taklit etme safhasını geçerek tahkik noktasında gelen gençlerin imanı daha kavi ve kuvvetli olacaktır inşallah.
Geleceğe Umutla Bakmak
Hayatı, anlayarak yaşamak ne kadar önemli ise İslam’ı anlayarak yaşamak ve gereklerini bilinçli bir şekilde yerine getirmek de aynı şekilde önemlidir. Bu cendereden geçen gençlerimiz, yarınlarımızı daha sağlam ve güvenli bir şekilde inşa edecektir. Çünkü hayatını anlamlandırmış ve İslam’ı daha bilinçli bir şekilde yaşıyor olacaklar. Bu gençlerin yetiştireceği nesil bir önceki nesilden daha ahlaklı ve nitelikli olacağı ümidindeyiz.
Örnekler ve İlham
En göze çarpan örnek olarak Altay Cem Meriç abiyi gösterebiliriz. Bir anlam ve hakikat arayışı sırasında kaybettiği benliğini tekrardan bu arayışın içinde bularak geri dönmüş ve daha kavi bir imanla iman ettiğine şahit oluyoruz. Şimdilerde ise gençlerimize yol gösterirken onların yanlışlara tevessül etmemesi için hakikati anlatmayı kendisine vazife edinmiş gayret gösteriyor. Yaptığı çalışmalar ve yazdığı eserler, bu alanda çalışmayı meslek edinmişlerden daha faydalı ve etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu sadece bir örneği bunun gibi nice örnekler olacaktır inşallah.
Sonuç
Yeter ki ümidimizi kaybetmeyelim. Gençlerimize olan güvenimizi tazeleyerek onlara hakikati, yaşamaya anlam ve değer katacak olan İslam’ı onlara tatlı dille ve doğru cümlelerle telkin edelim inşallah.
Rabbim imanımızı, onun rızası için çalışma gayreti ve aşkımızı eksiltmesin ve daha da arttırsın inşallah…
Yorumlar (0)
Yorum Ekle