Çağın Değişim Noktası: Gazze’de Yaşananlar ve Üçüncü Yol Arayışı
Muhammed Bahaddin Doğan 06/05/2024
Çağın Değişim Noktası: Gazze’de Yaşananlar ve Üçüncü Yol Arayışı
Gazze’de yaşanan zulüm ve bu durumun küresel düzen üzerindeki etkileri ele alınıyor. İslam dünyasının krizlere cevabı ve İslam'ın aracı rolü üzerine düşünceler sunuluyor. Aliya İzetbegoviç'in düşünceleri ışığında, İslam'ın kutuplaşan dünyada nasıl bir köprü görevi görebileceği tartışılıyor.
Modern Zaman Katliamı “Gazze”
7 Ekim tarihinde başlayan ve bugün 213. Gününü ulaşan israilin Gazze’ye olan saldırıları tüm dünyanın gündeminde. Yapılan zulüm yaşanılan vahşetin boyutu artık vicdanların kaldıramayacağı kadar ağır bir hal almış durumda. Geride kalan şu 213 günü bile anlatmak yüzlerce belki de binlerce sayfaya sığacak nitelikte. Ancak bu 213 günden de öte 75 yıldır hiç ara vermeden ve çözüm yolu bulunmadan dünyanın tam ortasında herkesin gözü önünde mevcut bir problem. Burada dünü, bugünü değil ama yarını konuşmaya, anlatmaya çalışacağız. Ancak yarından bahsetmek için de dünden ve bugünden de referanslar almak durumundayız.
Kurulmuş Düzen Kurgulanmış Dünya
Yaşanan bu zulmü birçok konu üzerinden değerlendirebiliriz. Ancak biz bugün var olan sistemin ve üzerine kurulmuş bu dünya düzeninin işlevsizliğinden bahsedeceğiz. Akademik bilgilerin olduğu bir yazı olmadığı için teferruatı, alıntısı olmadan, bir bakış açısının ifadesi olarak ele alacağız. 16. Yüzyılda Avrupa’da rönesans ve reform hareketleriyle temelleri atılan ve tarihin seyri içerisinde birçok yaşanan hadiseler (Fransız ihtilali, Sanayi devrimi, 1. Ve 2. Dünya Savaşları gibi) neticesinde şekillenmiş olan bugünlerde ise son safhasını yaşadığımız modern dünya. Son şekliyle post modern dünya diyebiliriz. “Son safhasını yaşadığımız” cümlesini kullanmama sebep olansa bir önceki paragrafta bahsi geçen israilin Gazze’de yaptığı saldırılar ve soykırım vahşetidir.
Yaşanan bu zulüm her açıdan yaşadığımız, bu dünyada, bu post modern denilen çağda gerçekleşirken, devletlerin özellikle insan hakları palavraları sıkan o koca koca devletlerin hiçbir şey yapmadan izlemesi, bunun yanı sıra insanlığın ve vicdan sahiplerinin sessiz kalmaması bugünü ve bu adaletsiz ve vicdansız sistemi sorgular hale geldi. Çünkü gerçek yüzü, sahte yüzüyle kandırdığı insanların bile göreceği şekilde ortaya çıktı. Özellikle batıda ve amerikada bu sorgulamalar dile getirilir hale geldi. Simülasyon bitti, algılar açıldı ve gerçekler gün yüzüne çıktı. Kanada’da kayıp çocuklar ve epstien sapıklığı sadece gün yüzüne çıkan birkaç hadise.
İnsan haklarına dair İsmet Özelin şu sözleri aslında bugün daha bir anlaşılır hale geldi. “İnsan hakları belli bir insanı esas alır, o da Yahudi'dir. Bunun literatürde de yeri vardır. Yani bir Yahudi'nin dünyanın her yerinde rahat yaşaması için gerekli şartlara İNSAN HAKLARI deriz.” Hal böyle olunca insanların “bizi kandırdılar” cümlesi ağızlarından dökülür oldu nihayetinde.
Kaybolmak, Arayışın Başlangıcı
Gazze’de yaşanan zulmün karşısında Gazzeli Müslümanların dik duruşu, mücadelesi ve Allah’a olan teslimiyeti vicdan sahibi birçok insanı etkiledi. Hatta bu vesile ile İslam’ı araştırıp Müslüman olanlar dahi oldu. Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Ali Muhyiddin Karadaği, "Aksa Tufanı'ndan bu yana sadece Fransa'da 17 bin kişi Müslüman oldu.” Açıklaması birçok şeyi ifade ediyor. Şu an farkında değiliz belki ama bu yaşanan vahşet ve zulüm birçok açıdan dünya tarihinde kırılmaya sebep oldu diyebiliriz.
Kanaatimce en önemlisi bu var olan düzenin, sistemin sürdürebilir olmadığının anlaşılmasıdır. Bu bir problemdi aslında. Evet problem tespit edilmiş, teşhis konmuş oldu. Şimdi çözüm ve tedavi gerekiyor. Peki insanlar bu arayış sırasında kime ve neye başvuracaklardı. İşte bizce bu duruma en güzel cevabı Bilge Kral Aliya İzetbegoviç “Doğu Batı Arasında İslam” kitabında şu sözleriyle ifade ediyordu. “Günümüzün kutuplaşmış dünyasında, tarihte birden çok defa Doğu ile Batı arasında köprü olmuş İslam, kendi öz misyonunun bilincine varmalıdır. Geçmişte nasıl eski medeniyetler ile Avrupa arasında bir aracı olmuş ise, bugün de dramatik çıkmazlar ve alternatifler anında, İslam yeniden bu kutuplaşmış dünyada “aracı millet” rolüne bürünmelidir. Üçüncü yolun, İslam yolunun manası burada saklıdır.” bu cümleler bugün daha anlaşılır hale geldiğini düşünüyorum…
Kutuplaşan Dünya ve Üçüncü Bir Yol
Dünya siyasetinde, toplumsal düzlemde ve birçok hususta yaşanan bu kutuplaşma her gün bir öncekinden daha şiddetli olmaya başladı. Bir tarafta aşırı sağcıların yükselişi, diğer tarafta demokrat, seküler kesim, elindeki gücü kimseye teslim etmek istemiyor. Ulusalcılar, küreselciler. Amerika, Çin. Daha niceleri her anlamda kutuplaşma devam ediyor. Neticede filler tepişirken çimenler eziliyor. Bu çift kutuplu düzenin bir parçası olmak istemeyen insanlar artık bir üçüncü yol arayışına gidiyorlar. Ferdi olarak İslam’ı benimsemeleri bugün için gerçekleşen sadece. Ancak yarın bu sayılar arttığında, yükselen sesler de artacak ve insanlar belki de büyük bir çağrı için harekete geçecekler. Bu sorun ve çözüm bir kenarda dursun. Şimdi biz kendimize yöneltelim bazı soruları. Bu üçüncü yolun temsilcileri ne durumda peki.? İşte can yakıcı bir soru. Üçüncü yol arayanlara verebileceğimiz bir cevabımız var mı? Ne kadar hazırlıklıyız. Ne yaptık? Ne yapmayı planlıyoruz? Bu din Allah’ın. Amenna. Koruyan da yücelten de O. Peki ama biz bu işte memur olmak için ne tür gayretler gösterdik. Dünya belki de bizden bir cevap beklerken. Biz neyle ve kiminle didişiyoruz. İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesi değil mi? Buna en layık olacak olan İslam’ı hakkıyla yaşamaya çalışan müminler değil mi? Övünme, üstünlük, hamaset söylemleri değil bu! Bu bir vazife çağrısı! Sefer görev emri, seferberlik ilanı. Üstünüze vazife olmayanları değil üstünüze vazife olan görevleri almalısınız! Almalıyız.
Sonuç; “5 dakika daha diyemeyiz.”
Aliya İzetbegoviçin belirttiği üçüncü yolun, İslam’ın temsilcileri olan mümin vasıflı Müslümanlar olarak sorumluluklarımızın ve zorunluluklarımızın farkında olmamız için daha ne kadar beklemek durumundayız.
Şeytan hile yaptı! Hz. Âdem Aleyhisselam Dünya’ya gönderildi. İnsanları rahat bir şekilde saptıracağı sahaya sahip oldu. Ve hak ile batılın savaşı Dünya’da başlamış oldu. Şeytan sapıklığa yöneltti. Kabil şeytana uydu belki ama karşısında her zaman bir Habil vardı. Her daim olmaya devam edecek. Bir vakit karanlık kaplar her yanı. Bir vakit aydınlık oluverir dip köşe.
Karanlığın en zifiri anı günün ağardığı ilk andır. Zifiri karanlıktayız. Aydınlığa doğru yürümeliyiz. Biz İslam’ın çocukları aslımıza ve neslimize sahip çıkarak yeniden dirilmeye ve diriliş ateşine kıvılcım olmalı, bu ateşi yakmalıyız. İnsanlara ve insanlığa hakkı hakikati yaşarken anlatmalı ve doğru yolu gösterirken yanlıştan da uzaklaştırmalıyız.
Üçüncü yolun, İslam’ın yılmaz neferleri ölü toprağını mezara girdikten sonra atalım. Şu an üstümüze hiç yakışmıyor…
Yorumlar (0)
Yorum Ekle